Kelime…
Bütün işimiz “kelimeler”le…
Açamayacağı hiçbir kilit olmadığına inanıyorum.
Ve kıramayacağı, yok edemeyeceği hiçbir şey olmadığına.
Bir ayıbımı, hatamı ve aldığım dersi paylaşmak istiyorum.
Geçen hafta Tuna ödevini yaptı.
Bir gün önceki ödevi de kitabını okulda unuttuğu için kalmıştı. Uzun sürdü.
Ben başka bir şeye gergindim.
Ödevler bitti, bir de kitap okuması gerekiyor. Okumak istemiyor. Sandalyede sallanıyor. Offf, pofff haller.
Ben başka bir şeye gerginim, ama çok, baş edemediğim bir hal. Kaldıramadım o hali.
Kendime yenildim. “Ya bırak Allah aşkına, bırak, gönülsüz iş yapacağınıza hiç yapmayın, ömür törpülüyorsunuz yaaa, bırak,” dedim, bir yandan da masayı topluyorum.
Bağırmıyorum ama kelimeler ısırmış yavrumu.
Öyle durdu. Hiç sesini yükseltmeden “Seni duyabildiğimi biliyorsun anne di’mi?” dedi.
Cümlesiyle tokatladı beni. Beynime balyoz indi sanki.
Başımı kaldırdığımda gözlerine baktım, nemli… “Özür dilerim dedim, durumumun seninle ilgisi yok, çok özür dilerim, kırmayı en son isteyeceğim kişisin. Affedebilecek misin?”
Sarıldı.
“Teşekkür ederim dedim, büyüklük ettin. Ben sana kızınca sen de bana yükselebilirdin. Anlayışlı davrandın, bu müthiş bir şey. Sağol.”
Yanağımdan öptü; “Bunu senden öğrendim” dedi…
Sonra ben de ağladım. Aklıma geldikçe ağladım.
Kim ne derse desin, biz evlat yetiştirdiğimizi düşünüyoruz ama evlatlar bizi insan ediyor.
Çok şey öğrendim bu yavrulardan, çok şey.
Onlara imzaladığım kitaplara öyle yazıyorum o yüzden.
“Evladıma… Minnetle…”
Bak gene fena oldum yaaa… Amaaan.
Şermin Yaşar – Oyuncu Anne