Bizim evde oyunların belli kuralları var.
Çocuklar istedikleri oyunla, istedikleri odada oynamakta serbestler.
Çünkü burası onların da evi.
Sadece çocuk odası değil; mutfak, salon, oturma odası hepimizin kullanım alanları.
Herkese açık.
Bu yüzden bizim evde ‘git odanda oyna’ diye bir yönerge olmaz.
Yine sadece oyuncaklarını değil, evdeki tüm eşyaları, bozmamak ve kendilerine ya da bir başkasına zarar vermemek kaidesiyle kullanabilirler.
Zira bir tencere, yastık, vazo, tespih de gayet güzel oyuncaklardır ve bence oyunun güzel bir parçası olabilir.
Gelelim sınırlara.
Kuralımız şu; bir oyuncakla oynarken, bütün oyuncaklar dökülmez.
Neyle oynamak istiyorsak onunla oynarız, diğer oyuna geçerken bir öncekileri toplarız.
Bu kural ev dağılmasın diye değil; çocuğun dikkati dağılmasın, oyuna odaklanabilsin, düzen ihtiyacı karşılanabilsin diyedir.
Zaman zaman oyun biter ama çocuklar oyuncakları toplamaya yanaşmaz.
Bu noktada süre kuralımız devreye girer.
Çocuklara derim ki, ‘5 dakikaya alarm kuruyorum.
Süre bittiğinde toplayıp, yerine kaldıracak kadar değer vermediğiniz oyuncaklar başka bir çocuğa hediye gider’
Bu bir tehdit değil, eşyanın kıymetini bilme becerisinin gelişimi için bir yöntemdir.
Çünkü oyuncağa kıymet vermek; yani usulüne uygun oynamak, kırıp dökmemek, oyun bittiğinde güzelce kaldırmak o oyuncağı bize nasip edene teşekkür etmektir.
Süre bittiğinde toplanmamış oyuncaklar paketlenir ve başka çocuklara hediye edilir.
Böylece hem oynanmayan oyuncaklar gereksiz yer tutmaz; hem de hediyeleşme, değer bilme, başkasını mutlu etme erdemleri kazanmış oluruz.
İşte bizim evin kuralları…
Döne döne oyuncak toplamaktan beli ağrımış annelere şifa olsun.
Hatice Kübra Tongar