En zoru uykusuzluktu.
Beş saat kesintisiz uyusa yetecekti sanki.
Gece 2-3 saatte bir kalkıyor, tam uyudum derken yeniden uyanıyordu.
Gündüz ise Koza kucağında emerken uyuya kalıyor, kucağından beşiğe koyunca hop uyanıveriyordu.
“Çocuğun yatağında onu rahatsız eden bir şey mi var acaba?” diye nevresimlerini bile değiştirdi.
Ama olmuyor olmuyordu!
Koza’yı beşiğine koyuyor ve tam parmak uçlarında odadan çıkarken yakalanıveriyordu.
Uykuya hasret kalmıştı.
Hiç bu kadar zorlanacağını düşünmemişti.
Uyuyamadıkça sinirleri bozuluyor, kendisini kötü hissediyordu.
Acaba ne zaman kesintisiz uykuya geçiyordu bebekler?
Zara, bir gün Koza yine kucağında uyuyakalmışken, elindeki telefondan annelerin aktif olarak kullandığı forumları okumaya başladı.
“Meğer ne kadar çok kişi uyku konusunda muzdaripmiş” diye düşündü.
Bu forumları okumayı seviyordu.
Kendiyle aynı sorunları yaşayan ve benzer hisleri paylaşan kişilerin varlığı Zara’yı rahatlatıyordu.
“Bak yalnız değilsin, senin gibi kaç tanesi benzer sorunlarla baş ediyor” diye düşünüyordu.
Bu düşünceler içindeyken Zara uyandı ve emmeye devam etti.
Saç dipleri nasıl terlemişti.
Kızına sevgiyle baktı Zara.
Saçlarını elleriyle okşadı.
Alnına düşen saçlarını geriye doğru itti.
Eğilip o güzel saçlarının kokusunu içine çeke çeke öptü.
Uyusun diye beklerken, uyuyunca özlemek ne garipti?
Garip ama ne güzel bir duyguydu şu annelik…
*Korkma iyi bir annesin-Korkma uyur bölümünden*
Doç. Dr. Saniye BENCİK KANGAL – Akademisyen Anne