Çocuklar yaşları büyüdükçe sınırlarını genişletmek için, sınırlarının ne olduğunu ve nereye kadar gidebileceğini öğrenebilmek için anne babalarından kendi yaş dönemlerinin ötesinde bir takım şeyler isterler.
Örneğin çocuk dört yaşında iken, sekiz yaşındaki veya on yaşındaki bir çocuğun taleplerini isteyebilir. Böylelikle aslında sınırının nereye kadar olduğunu ölçmeye çalışır.
Ve çocuk istediği bir şeyi yerine getirtebilmek için kendini yere atabilir, ağlayabilir, bağırabilir.
Bu ağlama bir duygusal yoksunluktan ve ihtiyaç halinden kaynaklanan bir ağlama değil, dediğini yaptırmak içindir. Gücü, annenin kontrolünden yada babanın kontrolünden almak için yapar bunu, bir ihtiyaçtan dolayı değil.
Örneğin; elinizde bir paket sakız var. Bu paketin içerisinden bir tanesini çocuğa verdiniz, çocuk: “ Hepsini ver” diye ağlıyor ve kendini yere atıyor. İşte burada annelik sanatının ortaya çıkması lazım.
Bu yere atma, duygusal yoksunluktan kaynaklı da olabilir, iktidar mücadelesinden kaynaklı da olabilir.
Eğer olay akşam saat 10’da, 11’de oluyorsa; yani çocuğun uyku saati geçmiş ve iç dünyası bozulmuş, uyku ihtiyacı oluşmuş, dinlenme ihtiyacı oluşmuş, ağlamanın sebebi bu ihtiyaçtan kaynaklı bir duygusal yoksunluktan olabilir.
Ancak ortadaki sebep sakız gibi görünüyordur. Zaten duyguları dengeli olmayan, ağlayacak yer arayan çocuğa, bir tane sakız verdiniz diye birdenbire ağlamaya başlıyor. Burada aslında ağlamasının sebebi sakız değil.
O sırada ihtiyacı karşılanmamış olduğundan dolayı, sebep olarak neyi bulursa ağlar çocuk… Su ister, suyu verirsiniz istemez. Benim yanımda yat der, yanına uzanırsınız iter. Ayağa kalkarsınız ağlar. Pijamasını giydirmeye çalışırsınız, giymek istemez.
Bu ağlama o sırada çocuğun yaşadığı duygusal yoksunluktan, yani uyku ihtiyacından kaynaklı olabilir. İşte o zaman bu bir iktidar mücadelesi değildir.
Ancak aynı olay şu şekilde de olabilir. Elinizde bir paket sakız var, çocuğa içerisinden bir tane verdiniz.
Çocuğun o sırada duygu dünyasında bir ihtiyaç belirtisi yok. Yani uyku vakti değil. Açlık değil, sevgi alış verişiniz, her şeyiniz normal.
Yani çocuğun iç dünyasında yolunda gitmeyen bir şey yok iken, bir tane sakız verdiniz. Çocuk ikincisini istedi, siz de dediniz ki: “Hayır oğlum, önce bir tanesini çiğne, ondan sonra diğerini vereyim”.
Ortada hiç bir sebep yok, duygu dünyasında ihtiyaç olan hiç bir şey yok ve çocuk ağlıyor, elindeki sakızı da fırlatıyor, kendini yere attı ağlıyor.
İşte bu bir iktidar mücadelesidir.
Dediğini yaptırabilmek için, elinizdeki paketin tamamını alabilmek için ağlamayı bir yöntem olarak deniyor. Eğer çocuk iktidar mücadelesi içerisinde ağlamaya başladıysa, ağlamasıyla baş başa bırakılması lazım.
Çocuğun yanında var olmalı, kapı her zaman açık olmalı; “Oğlum ağlayabilirsin, ben burada oturuyorum, istediğin zaman gelirsin, bana sarılırsın, yine devam ederiz birlikteliğimize” diyerek, onun yönteminin hiç bir işe yaramadığını, ağlayarak hiçbir şey yaptıramayacağını göstermeli, kararlı durmalıdır.
O zaman çocuk, anne babasıyla giriştiği iktidar mücadelesinde daha fazla diretmeyecektir. Bazen ağlaması birkaç saat sürebilir.
Ve çocuğun ağlamasını arttırmasının etkenlerinden bir tanesi anne babanın o sırada kararsız olmasıdır.
Yani örneğin çocuk bir tane sakız istedi, verdiniz, “Hayır hepsini istiyorum” diye ağladı, kendini yere attı.
Siz de o sırada onu ikna etmeye çalışıyorsunuz. “Ama oğlum bunu yukarıya koyacağım, neyse bir tane daha vereyim, diğerlerini sen alma, of oğlum, ne olur ağlama, başım ağrıdı, yoruldum… ” gibi birtakım şeyler söylerseniz, çocuk o anda yıkılan bir kale görür, o yıkılan kaleyi daha fazla yıpratabilmek ve sizi esir alıp, istediğini yerine getirebilmek için ağlamasını bazen saatlerce sürdürebilir.
Burada çocuğun ağlamasının ve sizinle giriştiği savaşın daha fazla uzamamasını istiyorsanız kararlı olmalısınız. “Ağlayabilirsin oğlum, bir tane sakız veriyorum, ikici sakızı vermeyeceğim” gibi…
Peki diğer ihtimal nedir? Çocuğa bir tane sakız verdiniz ve dediniz ki: “Hayır oğlum, bir tane verdim, diğerlerini vermiyorum, daha sonra vereceğim”. Çocuk kendini yere attı ve ağlamaya başladı.
Ağlaması için hiç bir sebep yok, duygusal hiçbir ihtiyacı da yok, sevgiyle çocuğun yanında varsınız. Ama çocuk yine de kendini yere attı ve ağlamaya başladı.
Burada dikkat etmek gereken önemli bir nokta var.
Bu ağlamayı iktidar mücadelesi diye tarif ettiğim halde, çocuğa o sırada söylediğiniz: “Hayır, bir tane verdim, diğerlerini vermiyorum” sözü, çocukta birden bire yoksunluk oluşturan bir söze dönüştüğü için de ağlıyor olabilir.
Normalde şefkatli bir anneyken, otoriter ve kararlı olacağım diye: “Hayır diğerlerini vermiyorum, sonra vereceğim” derken ses tonunuz veya mimiklerinizle ezmiş olabilirsiniz çocuğu.
Ve bundan dolayı çocuk incinmiş, ağlıyor olabilir.
Sizse her şey yolunda, çocukta ihtiyaç olan bir şey yok diye düşünerek bunun iktidar mücadelesi olduğunu düşünüyorsunuz.
Bu nedenle anne babanın çocukta duygusal yoksunluk oluşup oluşmayacağını sezebilen bir anne baba yetisine sahip olması lazım.
Olayların çözümleri bir şablonu takip ederek olmuyor. Bir olay kendi içerisinde bir çok çözüm önerisi barındırdığı gibi, bu her bir çözüm önerisi de kendi içerisinde başka başka varyasyonlar oluşturabiliyor.
Bu yüzden anne babalık öyle reçete gibi okunan kitap ile komşuda duyulan ile olacak bir şey değildir.
Annelik ve babalık hissedebilme sanatıdır. Annelik babalık, seziş gücü ile oluşabilecek bir şeydir.
Bir olay karşısında anne babanın yapmaması gereken davranış tarif edilirken, anne babalık hissi ile yapılması gereken davranışın sezilmesi gerekir.
Adem Güneş