‘Çocuğum 2 yaşında, çok inatçı, her şeye hayır diyor, lafımı sözümü dinlemiyor’ diyen anne; çocuğu zekâ yaşı olarak hep 2 de kalacak anne ne yapsın?
‘Ayyy, kim işini gücünü bırakacak da çocuk konuştuğunda göz hizasına inecek, göz kontağı kuracak’ diye dertlenen anne; çocuğu hiç göz kontağı kuramayan otistik annesi ne yapsın?
‘Bir durmuyor bu çocuk, hep koltukların tepesinde, hep atlama zıplama peşinde’ diye şikâyet eden anne; çocuğu yürüyemeyen, hastane yatağından çıkamayan, kasları gelişim gösteremeyen anne ne yapsın?
‘İstediğim okulu kazanamadı, matematiğe bir türlü kafası basmadı, bu yıl takdir alamadı’ deyip ‘okul başarısı’ nı göklere çıkaran anne; çocuğunun en büyük becerisi ‘adını söyleyebilmek’ olan engelli annesi ne yapsın?
‘Çocuk bakmak ne zor arkadaş, uykusuzluğu ayrı, bakımı ayrı, maliyeti ayrı, yorgunluğu desen cabası…’ diye söylenen anne; anne olmak için doktor doktor gezinen, maddi manevi her şeyini ortaya döken kadın ne yapsın?
Eğer elimizdeki nimete ‘şükretmezsek’, elimizden alınmasına ‘sabretmemiz’ gerekir.
Ve annelik sabredilecek bir imtihan değil, şükredilecek bir nimettir…
Hatice Kübra Tongar – Bağırmayan Anne