Diyorsunuz ki ‘Hep mi çocukları önceleyeceğiz? Bizim canımız, isteklerimiz, keyfimiz, konforumuz yok mu?’
Bende diyorum ki; çocukları öncelemek demek zaten bizim kendi konforumuz, keyfimiz, isteğimiz demek.
Şöyle ki: Bi düşünün, emzirme saati mesela…
Sadece çocuk için mi özel, çocuk için mi keyifli? Anne için özel değil mi? Yavrumuzu memeden keserken burnumuzun direği sızlamadı mı?
Ya da diyelim beraber yatma meselesi.
Çocuk için anneye sokulup uyumak keyifli de, anne için çocuğunun cennet kokusunu içine çeke çeke uykuya dalmak keyifsizlik mi? İtiraf edelim hadi, içimiz acımadı mı yatağını ayırma yaşı geldiğinde?
Ben diyorum ki, her şey yaşında güzel.
5 yaşındaki çocuğunu artık emziremezsin, ilk 2 yıldı o, bitti. O zaman o anların tadını çıkar. Doya doya emzir yavrunu, senin de ihtiyacın var bunu yaşamaya.
10 yaşındaki çocuğunla beraber yatamazsın, yatmamalısın. İlk yıllardaydı o, o zaman oflayıp puflama, uyku düzeni otursun diye vaktinden önce yavrunu hırpalama, tadını çıkar. Sokul yavrunun sıcacık masumluğuna.
15 yaşındaki çocuğunu öpe koklaya kucağında pışpışlayamazsın. Küçükken güzeldi o.
O zaman el âlemin ‘kucağına alışacak’ dediğine bakma, hazır zamanıyken bol bol al kucağına, öp, kokla…
Meva’nın her anının tadına varıp, tencerenin dibini parmakla sıyırır gibi içime lezzetini akıtmaya çalışıyorum.
Senin gaz sancın da güzel, ağlaman da, sabaha karşı uyanıp hepimizi ayağa kaldırman da, yüzümü halden hale soktuğumda kahkahalar atman da güzel diyorum.
Çünkü geçecek, zaman geçecek, yıllar geçecek, bugünün çocukları yarının yetişkinlerine dönecek, biliyorum.
Rabbim hepimizi anın farkında ve şükründe olan kullarından etsin inşallah
Hatice Kübra Tongar – Bağırmayan Anne