‘Nazar değer diye korkmuyor musunuz’ diye soruyorlar.
Ben nazardan korkmayı, hırsızdan korkmaya benzetiyorum. Hırsız diye birşey var mı? Var.
Evde oturup ‘Ya evime hırsız girerse’ diye korkmak doğru mu peki? Bence değil. Çünkü hırsız varsa, önlemleri de var.
Sağlam, güvenli bir kapı al. Kapını kilitli tut. Evin alt kattaysa camına demir taktır… Nazar için de öyle. Nazar diye bir şey var mı? Var. Ve fakat korunma yöntemleri de var.
Okunacak ayetler var, edilecek dualar var, verilecek sadakalar var… Bununla birlikte ‘koruyan Rabbin’, ‘yıkıp geçen nazardan’ kuvvetli olduğuna edilecek iman var.
Bir de işin ‘kibire’ bakan boyutu var. Sürekli ‘Ayy bir resim koyuyorum, hemen nazar değiyor’, ‘Topluluğa çıkıyorum hemen nazara geliyorum’ gibi bir söylemin; ‘Ben nazar değilecek biriyim’ düşüncesini besleyen ve insanı kendini beğenmeye iten bir tarafı da var.
Psikolojiye bakan yönünde, ‘Kesin başıma gelir’ inanışının ‘kendini gerçekleştiren bir kehanet’ misali olumsuzu çağırma kısmı var. Bir de olaya yüklediğimiz ‘anlamlar’ var.
Mesela; eşiyle tartışıyor. Ben fotoğraf koymuştum, nazar değdi, ondan tartıştık diyor. Oysa suçlu nazar değil, senin eşinle kuramadığın iletişim ☺️ Ya da ‘Çocuğumu paylaştım, hasta oldu’ yazıyor.
Acaba nazardan değil de, üst üste yediği dondurmadan hastalanmış olabilir mi çocuğun? ? Yani demem o ki; nazara inanalım ve elimizden geldiğince korunalım.
Lakin Rabbimizin koruyuculuğuna, duanın gücüne ve iyi düşünürsek iyiliğin geleceğine daha çok inanalım. İnanalım ki, korunalım ??
Hatice Kübra Tongar