Sevgili suçluluk duygum;
Bugün fark ettim ki zihnimin kapısını istediğin gibi çalabilirsin ama seni içeri davet edip etmemek benim kontrolümde.
Ne zaman tanışmıştık!
Hatırlayamayacak kadar küçük olmalıyım seni.
Belki de o yüzden algın bende başka türlü.
Sanırım amacın hatalarımdan öğrenmem idi.
Ama ben hep sorunun bende olduğunu sandım.
Anne olunca ise ilişkimiz daha da karmaşık bir hal aldı.
Artık hiç yanımdan ayrılmaz oldun.
Her davranışım, her sözüm, her algımda çıkmaya başladın karşıma.
Annelikle ilgili okuduklarım, öğrendiklerim, ve de fark ettiklerim bana yardım etmek yerine beni kötü hissettirmekten öteye gidemez oldu.
İşin en ilginci de bunun anneden çocuğa nasıl geçtiğini görmeme rağmen seninle olan ilişkimden hala kopamamam.
İstediğim kadar kendi kızıma suçluluk hissettirecek sözler söylemeyeyim, beden dilim her bir kelimeden çok daha keskin, çok daha hızlı çıktı karşıma.
Bazen seni, kızımın kelimelerinde gördüm, bazen davranışlarında, ve niyetim; seni artık içeri almamak.
Zihnimin kapısında istediğin kadar kalabilirsin.
Ben ise içeriye sadece, davranışımın verdiği rahatsızlığın altındaki ihtiyacı almaya niyetliyim.
Eğer kızıma sesimi yükselttiysem yorgunluğumun sorumluluğunu, eğer “Beni dinlemiyorsun anne” diyorsa dinlememenin sorumluluğunu alacağım içeriye.
Ve her sorumluluk almakta olduğu gibi konu dinlenmem ise kurban rolüne bürünmeden dinlenmeyi, birilerinden yardım istemek ise kibirde kaybolmadan “ihtiyacım var” demeyi öğrenmeye vereceğim zihnimin dikkatini.
Yani anlayacağın suçluluk duygum, sen olmadan anneliğimin keyfini çıkaracağım.
Ve senden arınmış bu yepyeni anların içinde kendime “ben iyi bir anneyim” demenin gerçek mutluluğunu tadacağım.
Nilüfer Devecigil