Saygıdeğer bakanlık yetkilileri, sayın veliler, değerli meslektaşlarım, Sene sonunun yaklaşması hasebiyle 4. sınıf, 8. sınıf ve lise son sınıftaki öğrencilerimiz mezuniyet törenini bahane göstererek; ne kültürümüzde, ne örf ve adetlerimizde ne de dini ve milli yaşayışımızda yeri olmayan ”mezuniyet balosu” tertipleme isteğinde bulunmaktadırlar.
Bizim, çocuklarımızın bu isteğine, kırmadan dökmeden evvela mukabele etmemiz, onları muhatap almamız gerekir. Bu safiyane istek karşısında onlara doğru yolu gösterip gelişim seviyelerine uygun rehberlik etmemiz lazım. Makul ölçülerde, aşırıya kaçmadan mezuniyet törenin yapılabileceğini güzel bir dille anlatmak gerekir.
Mezkur konuyu açıklamadan önce değişen ve gelişerek globalleşen dünyaya sadece dış görünüş olarak değil; bilim, teknoloji, sanat ve sporda da ayak uydurabilmemiz için acilen şu sorulara cevap bulmamız lazım:
Nasıl bireyler yetiştirmek istiyoruz?
İstendik bireyler kimlerdir ve özellikleri nelerdir? Nasıl bir gençlik istiyoruz?
Bu gençliği hangi kriterlere göre yetiştirmeliyiz?
Yani kısacası hedeflediklerimiz, istediklerimiz ve süreçteki faaliyetlerin çatışmaması gerekir. Süreç farklı başlayıp, ortasında başkalaşıp, sonu da Avrupai olacaksa hiçbir hedefimize ulaşamayız, başarılı olamayız, bir anlam da ifade etmeyecektir.
Bakanlık bütün bu sorulara açıklık getirmeli, hedeflerimizi iki cümleyle değil de ayrıntılı olarak net bir şekilde ortaya koymalıdır.Yapılacak olan mezuniyet törenlerine de bir sınır çizmelidir. Bazı durumları disipline etmek, kaide ve kurallara bağlamak yasaklamak olarak algılanmamalıdır.
Başıboşluk ve her istediğini yapmak ve yaptırmak doğru değildir. Hal böyle olursa sene başından sonuna kadar yapılan değerler eğitimi, milli ve manevi değerlere saygı ve bağlılığın bir anlamı da kalmayacaktır. Dördüncü sınıf öğrencilerinin bile mezuniyet balosu için çarşı pazar dolaşıp abiye baktıklarını görüyoruz, duyuyoruz.
Bu konuda mezuniyet balosu sektörünün oluştuğunu da müşahede ediyoruz. Kılık kıyafet serbestiyeti konusunda gelir dengesizliğinin çocuklar üzerinde psikolojik etkilerinin olacağını iddia edip reddettikten sonra 400-1800 TL değerindeki abiyelere ses çıkarmamak bir ikilem oluşturacaktır.
Okul haricinde salonlar kiralanıp israf derecesinde bir harcama listesi de faturalanmaktadır. Bu fatura da yine velilere kesilmektedir. 10 yaşındaki dördüncü sınıf öğrencisi bu gelenek görenek belasıyla saçlarını kuaförde yaptırıp, makyajla beraber 25 yaşındaki bir genç kız rolüne bürünüyor.
Bu başıboş durumun ne psikolojik olarak, ne eğitsel olarak ne de süreç olarak hiçbir açıklaması yoktur. Bu konuyu yaklaşık 400 veliye sordum ve 180 bin üyesi olan eğitimci grubunda tartışmaya açtım. Üç gün boyunca yazışmalar yaptım.
Muhatapların yüzde doksanı mezuniyetlerin makul ölçülerde yapılmasında sakınca olmadığını ancak israf ve aşırıya kaçılmamasını istedi. İtiraz edenler ise genellikle bir günden bir şey olmaz, bir daha bu günü ya yaşar ya da yaşamaz diyerek savundular.
Yazışmaları ve yorumlardan bazılarını aynen paylaşıyorum.
”Balo yerine tören kelimesi kullanılsın”
”Törenler salonlar kiralanarak değil, okulun imkanı varsa okulda yoksa en yakın okulda yapılmalı”
”Küçük yaştaki çocuklara makyaj, topuklu ayakkabı ve mini etek giydirilmesin”
”Kız çocukları küçük kadın rollerine sokulmasın”
”Yasaklamalara karşıyız”
”Onlar daha çocuk”
”Biz böyle gördük, bizim için sakıncası yok”
”Okul öncesi bile yapıyor artık, zamanla bazı şeylerin anlamı da kalmıyor, bence sadece üniversitede yapılmalı”
”Örf, kültür ve geleneklerimize göre yapıldığı taktirde sakıncası yok”
”Tören yapılabilir ama çocuklar çocuk gibi giyinsin, makyaj ve mini etekle topuklu ayakkabılar olmasın”
”Kıyafet konusunda bir standart olmalı, bu bir yasaklama ve baskı değil çocukların gelişim süreçlerine uygunluğun savunulmasıdır”
”Hayaller erken yaşatılıyor, sonrasında doyumsuz ve herşeyden sıkılan bir nesil oluşuyor”
”Çocuklar çocuk gibi giyinmeli, yetişkin olduğunda zaten kendi tercihini kendisi yapacaktır”
”Bunlar kapitalist düzenin bir oyunu, amaç küçük kadınlar yaratmaktır ve bunu normalleştirmektir”
”Samimi bir kutlama yapılabilir, ancak özentiden uzak durulmalıdır”
”Çocukların başlarının kapatılmasına da karşıyım, abiyelere de karşıyım”
”Çocukların etek boyu kısa olsa ne olacak ki, etek boyu o kadar da önemli değil”
”Veliler olarak bize ayrıca bir yük getiriyor.
“Arkadaşlarına karşı kendini eksik görmesin ve psikolojisi etkilenmesin diye bin bir kanaat mecburen uymak zorunda kalıyoruz”
Sonuç olarak ortada çocuklarımızın bir kutlama talebi var. Bu talebi göz ardı edip kutlamaları yasaklamak doğru olmaz.
Fakat bütünsel olarak kamuoyunun isteklerine bakarsak makul ölçülerde, israfa ve gösterişe mahal vermeden; örf, adet, milli ve manevi değerlerimize de uygun olması şartıyla yapılmasında sakınca olmamalıdır. Mesela tören sabahı çocuklar güzelce banyo yapsınlar.
Saçları örülsün, Erkeklerin güzelce taransın. Ütülenmiş kıyafetlerini tertemiz giysinler. Tören yapılsın. İkramlar yapılsın. Pastalar, kurabiyeler, meyveler, yemekler yensin. Yarışmalar yapılsın. Şiirler okunsun. Hediyeleşmeler olsun.
Fotoğraflar çekilerek anı olarak yerini alsın. Karne ve ödül töreni yapılsın. Sınıfın”en”leri seçilsin. vs…Fakat küçücük çocukların dudakları kırmızıya boyanmasın, yanakları al al makyajla tanışmasın, topuklu ayakkabılar ve abiyelerle küçük kadınların kalıbına sokulmasın. Ruhlarını ve bedenlerini hırs ile incitmeyelim çocuklarımızın…
Selçuk TÜTAK
Araştırmacı-Yazar
http://www.mebpersonel.com/meb/mezuniyet-balosu-h214522.html MEB Personel