8
Bu hayatta insanın başına gelebilecek olan en kötü şeylerden biri; kiracı olmaktır.
Ev sahibinizle aynı apartmanda ya da aynı mahalle oturmak ise tam bir faciadır 🙂
Bundan sonrasında benim hikayem başlıyor;
Babamın mesleği dolayısıyla tayin ile küçük bir şehre taşınmıştık.
Küçük bir şehirde memur ve yabancı olmak sizi zaten iki sıfır mağlup olarak başlatıyor.
Ne de olsa “memur adam” deyip pahalıya satılan ihtiyaçlarınız..
Nasıl olsa “bunlar yabancı” deyip ötekileştirilen varlığınız..
90′ lı yılların çocuğu olarak hala hatırımda; küçük bir şehirde kiralık bir ev bulunmanın zorluğu..
Biz de zar zor bulmuştuk. Bir mahallenin içinde 6 tane ev sahibi,hali vakti yerinde bir ev sahibimiz vardı 🙂
Onların tabiriyle “ bir tek biz yabancıydık o mahallede”..
Ev sahibimiz:” Eğer iyi geçinirsek bir sorun çıkmaz” diye başladı lafa..
Meğerse onların iyi geçinmekten anladığı şey başkaymış, geçte olsa anlamıştık.
Gel zaman git zaman, yeni bir şehre ve yeni bir eve tam alışmaya başlamıştık ki kapının zil sesiyle dışarıya koştum. Gelen ev sahibimizin kızıydı. Fazla yumurta var mı diye sordu anneme..Annem de istediği kadar verdi..
Aradan bir kaç gün geçti, bu sefer de gelini başka bir ihtiyaç için kapımızı çalmıştı..
Artık her çalan zilde “ yine ne isteyecekler” diye beklemeye başlamıştık..
Habersizce eve baskın yapar gibi gelip; “bakalım eve zarar vermiş misiniz” deyip evimizi kontrol etme hakkını da kendilerinde buluyorlardı.
Sonra ev sahibimiz olan yaşlı teyze kapımıza geldi. Çuvallarla buğday aldıklarını öğleden sonra bütün kiracılarla temizleyeceklerini, bizi de beklediği söyledi..
Reddetmek ne mümkün.
İyi geçinmeye niyet etmiştik bir kere 😀
Annem tam saatinde gitti ev sahibimizin söylediği yere. Ben de arkadaşlarımla oynamak için evden çıkmıştım.
Kocaman kocaman kurulan sofraların üzerine dökülen buğday ve etrafında küçücük elleriyle buğdayların çöpünü seçen arkadaşlarımı gördüm.
Belli ki annelerimizi kendi işlerinde çalıştırmak yetmemişti. Ev sahibimiz bana yönelip;
–“Otur bakalım şöyle, buğdaylar bitmeden oyun moyun yok, hadiii”. dedi
Ben de annemin yanına oturup temizlemeye başladım. Bir hafta kadar sürdü bu temizleme işi.
Nihayet temizleme işi bitmişti, değirmene gönderdiler buğdayı ve teneke teneke bulgur olarak geri aldılar.
Şimdi sıra satmaya gelmişti
Almamız için o kadar çok baskı yapmışlar ki. İhtiyacımız olmadığı halde 1 teneke bulguru normalin çok üstü bir fiyata vermek istiyorlardı.
İşin garibi bize yapılan baskı ve verilen fiyat diğer kiracılara verilmemişti
Annemin de canına tak etmiş olmalı ki:
“Yeter artık, sizin bulgurunuzdan da ihtiyaçlarınızdan da bıktım. Sizin kiracınızız, köleniz değil.” dedi
Fırtına öncesi sessizlik olsa gerek, ev sahibimizin kızı hiç bir şey demeden gitti..
Bizim için o mahallede hiçbir şey eskisi gibi olmadı o günden sonra..
Ev sahimiz ve ev sahibimizin tüm kiracıları bizimle küsmüştü.
Ev sahibinin konuşmadığı kiracısıyla, bir diğer kiracının konuşması o zamanın şartlarında cesaret isterdi 🙂
Kısacası bize yol gözükmüştü 🙂
Nihayetinde devletin memuruna tahsis ettiği ama, içinde yıllarca güvenlik görevlisinin oturduğu, “sırf oralı” diye kimsenin karışmadığı,” biz yabancıyız” diye de bize yar etmek istemedikleri lojmana bin türlü sıkıntılarla taşınmıştık.
Evimize gelen hakaret telefonları, savcıya verdiğimiz şikayet dilekçesi, bir akşam vakti ablama savrulan tehditler, ” şuna da bakın dağdan gelmiş bağdakini kovuyor” sözlerinin gölgesinde lojmana yerleşmiştik .
Büyükler boşuna dememiş; ahrette iman dünyada mekan diye..
Bu yazımı okuyan tüm kiracıların ev sahibi olmalarını, ev sahibi olanların da ehli insaf olmasını yürekten diliyorum. 🙂
Kübra Kartal
kubraca.91@gmail.com