Arabaları olanlar bilir.
Arabaların yaz ve kış aylarına yönelik özel bakımları vardır.
Yağı, suyu, antifrizi ve karbüratörü şartlara göre ayarlanır veya değiştirilir.
Kısaca bir bakım gerektirir.
Peki ya biz?
Gerek aile içi, gerekse aile dışı ilişkilerimizi; yani eşimizle olan, çocuklarımızla olan ilişkilerimizi, akrabalarımız ve komşularımızla olan iletişimimizi tamire, bakıma alıyor muyuz acaba?
Yıpranan ilişkilerimizi bir doktorun yarayı tedavi ettiği gibi, tedavi edebiliyor muyuz?
Eğer, etmiyorsak geç kalmış değiliz.
Yapacağımız ilk iş evliliğimizi, çocuklarımızla olan ilişkilerimizi, kısaca insana ait ne varsa her şeyi tekrardan gözden geçirmek, bakıma ve tamire almaktır.
Yapılacak tek şey:
İlgi, şefkat, iletişime açık olmak, hatalarla sevebilmek…
Herke sin hata yapabileceği gerçeğini unutmamak…
Dostluğa, arkadaşlığa önem vermek, güler yüzlü, içten, riyasız olmak, sorunları ve problemleri fazla uzatmamak.
Sorunları ve problemleri fazla uzatmamakla ilgili çok sevdiğim bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bu örneği hayatımda çok uyguladım ve faydasını gördüm, sıra sizde.
BARDAK…
Profesör, elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı.
Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu:
“Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?”
“50 gr!” “100 gr!” “125 gr” diye yanıtladı öğrenciler.
“Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem,” dedi Profesör,
“Ama benim sorum şu ki:
Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?”
“Hiçbir şey” diye yanıtladı öğrenciler
“Tamam, peki bir saat boyunca tutsaydım ne olurdu?” diye sordu profesör bu kez…
“Kolunuz ağrımaya başlardı efendim” diye yanıtladı öğrencilerden biri.
“Haklısın, peki bir gün boyunca tutsam ne olurdu?“
“Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı gibi sorunlar yaşardınız ve hastaneye gitmek zorunda kalırdınız!”
Tüm öğrenciler çeşitli yorumlar yaptı ve gülüştüler.
“Çok iyi. Peki, tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme olur muydu?”
diye sordu profesör.
“Hayır… “ diye yanıtladı herkes.
“Peki, o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?”
Öğrenciler, bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar.
“Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?” diye sorar tekrar profesör.
“Bardağı bırakın düşsün!” diye yanıt verir öğrencilerden biri.
“Kesinlikle!” der profesör.
Hayatın problemleri de böyledir.
Onları kafanda birkaç dakika tutarsın, bir sorun yokmuş gibi görünür.
Uzun bir süre düşünürsün, başın ağrımaya başlar.
Daha uzun düşünürsen, artık seni bitirmeye ve hiçbir şey yapamamana neden olurlar.
Hayatınızdaki mücadeleleri ve problemleri düşünmek önemlidir,
fakat daha da önemlisi,
Onları her günün sonunda, uyumadan önce yere bırakmaktır (bardak gibi).
Bu şekilde strese girmez ve her gün taze bir beyin ile uyanır ve her konuyla, yolunuza çıkan her mücadele ile başa çıkabilecek güçte olursunuz!
O yüzden…
Bardağı yere bırakın bugün!
Nevzat Özer
Yazar – Psikolojik Danışman
nevzatozer66@gmail.com