Okul öncesi dönemde çocukların ağlaması iki şekilde değerlendirilmelidir.
Biri “iktidar mücadelesi”, diğeri “duygusal yoksunluk”tan kaynaklanan ağlamalardır.
Çocuklar belli bir yaş döneminde, özellikle 3.5 yaş ve üzeri olan dönemde (çok daha küçük yaşlarda da görülebilir), anne babasıyla iktidar mücadelesi yaparak onları yenmeye çalışır.
İktidar mücadelesindeki çocuk, inat ederek bir işin olmasını sağlamak üzere ağlamayı araç olarak kullanır.
Böylesi ağlamaların kökeninde duygusal ihtiyaçlar yoktur.
İktidar mücadelesi için ağlayan çocuk istediğini elde ederse, bundan sonraki isteklerini elde etmek için ağlamasını daha da şiddetlendirir.
İktidar mücadelesiyle ağlayan bir çocuk bu ağlamanın bir tesirinin olmadığını görmelidir ki ağlamaktan vazgeçsin.
Ebeveynin yapması gereken, “çocuğum ne yaşıyor, iktidar mücadelesi mi yoksa duygusal yoksunluk mu” diye dikkatle gözlemlemek, doğru tespit etmek ve doğru davranışı sergilemektir.
Duygusal yoksunluktan ağlayan çocuğun ihtiyacı hemen karşılanmalıdır.
Örneğin, uyku bir fiziksel ihtiyaç olsa da duygusal bir ihtiyaca dönüşebilir; çocuk uykusuzluktan ağlıyorsa ihtiyacı hemen karşılanmalıdır.
Annesinin kucağını istiyorsa bu ihtiyacı karşılanmalıdır.
Gece karanlıktan korktuğu için ağlıyorsa ona sarılıp teselli etmek gerekir.
Ancak eğer ağlaması bir iktidar mücadelesi ise, isteklerinin yerine getirilmesi için ağlayarak anne babasına baskı uyguluyor olmasına taviz verilmemelidir.
Örneğin, şeker istiyor ve elde etmek için ağlıyorsa, istediği kadar ağlayabilir.
Ağlamayı problem çözme metodu olarak kullanıyorsa, orada duyarsız bir tavır içinde olmak gerekir.
Örneğin, çocuğa kırmızı tabakta yemek koyulunca, ”Ben kırmızı tabak istemiyorum, yeşil tabakta yemek istiyorum”derse, böylesi bir mücadele içinde ise, ”Hayır efendim, kırmızı tabakta yiyeceksin” şeklinde kararlı durulmalı, çok net olmalıdır, iktidarı teslim etmemek gereklidir.
Çocuk istediği kadar kendini yerlere atabilir ”Ben yeşil tabakta yemek istiyorum” diye,
”İstediğin kadar ağlayabilirsin kızım-oğlum. Kırmızı tabakta yemek yiyeceksin” denmelidir…
Çünkü hiç bir duygusal yoksunluğu yokken, anne babasını ağıtıyla terbiye etmeye çalışıyordur.
Burada gösterilecek en ufak bir taviz, çocuğun hırçınlığının iyice artmasına sebep olacaktır.
”Kızım gel işte, yeşil tabak da olur kırmızı tabak da, fark etmez, ne olur gel buraya otur…” gibi yaklaşımlar sergilenmemelidir.
Çizgi çok net, kararlı ve duyarsız bir sabır içinde olunmalıdır.
Pedagog Adem Güneş