Bu akşamki yazım için görsel ararken bu karikatürü gördüm.
Şu nemrut kadın, benim son günlerdeki halimin aynısı. : )
Bu hal benim bugünkü yazımın konusunu oluşturduğu için, krizleri fırsata da çevirmiş olmamın mutluluğu var üzerimde : )
Artık evimizde bizimle beraber yaşayacak olan bir büyüğümüz var;annanem..
Bizim ev için bu durum o kadar sıradan ki…
Son 4-5 yıldır babanne,dede derken simdi de annanemle beraber yaşamak nasip oldu.
Özellikle nasip oldu diyorum çünkü; yaşlılar en büyük veli nimettir,vicdanını ve inancını kaybetmeyenler için…
Bunları kaybeden insanlar içinse en büyük külfettir!
Evimizin birde küçük misafiri var ki; canımdan bir parça adeta.
Teyze olmanın ne demek olduğunu bana hissettiren küçük bir prens…
Buraya kadar hersey normal : )
Mesele burdan sonra başlıyor aslında : )
Kanser olan kuzenimin durumunun ağırlaşması sebebiyle annem 1 haftalığına İzmit’e gitmek zorunda kaldı.
Tam 1 hafta! Az buz değil… : (
[quads id=1]
Otomatik olarak annemin yaptığı tüm işlere, ben atanmış oldum
Yaşlı bir kadının , daha bir yaşına bile girmemiş küçük misafirimizin ihtiyaçlarına koşmak,aynı zamanda evin tüm işlerini yapmak ne de zormuş !
İki gündür koşturmaktan ağrıyan ayaklarım, yastığa başımı koyar koymaz kapanan gözlerim bu zorluğun en büyük şahidi
En zor uğraş ev hanımlığıymış meğerse.
Erkeklerin burun kıvırıp akşama kadar evdesiniz, ne iş yapıyorsunuz dediği gibi değilmiş bu işler.
Ya da annelerimize yardım ettiğimiz zaman ki yorgunluk gibi de değil.
Her işin size baktığı, yemek yapmazsanız tencerenin kaynamayacağı, evi temizlemeyince pislikten geçilmeyeceği, çamaşırın ütünün ee haliyle dışarıda fiyakalı giyinmenin bile yolunun sizden geçtiği bir sistem bu; ev hanımlığı.
Aslında bu kadar zor bir iş olan ev hanımlığının toplumda itibar görmemesi, basite indirgenmesi büyük bir algı yanılması olsa gerek.
Her gün her gün başa sarmak, temizlemek için çırpındığınız evin iki saat sonra çocuklar tarafından dağıtıldığını görmek, bir işe koşarken aklınızın bir tarafını işgal eden diğer işlerin olması, hiçte kolay bir hayat değil.
O yüzden bekarlık sultanlıktır lafını ilk söyleyen kişi kesin evli biridir. : )
Bekarlığının kıymetini bil, evliliğin ilk zamanlarının kıymetini bil, hamileliğin kıymetini bil hele bir bebek doğsun o zaman görürsün lafları da evlilerin icat emiş olduğu diğer icatlardan : )
Zoru görmeden anlamak, zor 🙂
Kabul ediyorum, sahip olduğumuz her bir yeni sıfat bize bir hayli yük yüklüyor.
En büyük yük ise bu kadar işe rağmen, hak edilen değeri toplum ya da aile içinde görememek.
Bu tam bir psikolojik şiddet !
Maalesef ki erkelerin bu süreçte kadınları yalnız bıraktığını ya da tam olarak eşlerinin yükünü hafifletmediğini gördüm.
İyi ki bi ekmek parası kazanıyorlar, kadın bu kadar işe rağmen parayı da ben kazanayım dese, kabul edecek erkekler var maalesef ! ( Bu cümlemi gerçekten böyle olanlar sadece üzerine alsın lütfen )
Mesele bencillik ve de tembellik!
Ya da eşlerini ne olarak gördüklerini sormak lazım !
Sanırım bu konu için ayrı bir başlık açmam gerekecek : ) çünkü kadınların bu konuda haksızlığa uğradığını düşünüyorum : (
[quads id=1]
Şöyle bir özetlemek gerekirse;
Ev hanımı olmak öyle kolay bir iş değil.
Yükünüzü hafifleten birileri yoksa sadece gün sonunda yorulan değil, kendini ihmal eden kendi için hiçbir şey yapamamış biri oluyorsunuz.
O yüzden gereksiz fedakarlık ve fazlaca yükün altına girmek yerine, sorumlulukları paylaşın.
O zaman ” evlilikte sultanlıkmış” diyenlerden olursunuz belki
BLOGGER KÜBRA KARTAL
[zombify_post]