Tıpkı çocukların bir yanlarının da hep “yetişkin” olduğu gibi, eşinizin de bir yanı çocuktur.
Nasıl ki çocuk:
Çok bilmiş ve ahkam kesen,
Her şeyi anında cevaplayan,
Hiç düşünmeden, her soruyu yanıtlayan,
“İnternet” gibi bir anneden, babadan ve öğretmenden hoşlanmazsa…
Ayni şekilde eşler de eşinin, neredeyse sorusunu tamamlamasına bile fırsat vermeden:
“Tamam tamam anladım… O iş senin anladığın gibi değil…
Yorma kendini hayatım… Anladım ben senin ne diyeceğini…
Ooo… Sen daha yeni mi duyuyorsun… Onu bilmeyen yok.
Kaçıncıya konuştuk bu konuyu seninle… Ne çabuk unuttun…” şeklinde hiçbir eş, eşi leb demeden leblebi diyen,
Eşinin her merak ettiği şeyi, onunla münazara ortamı bile oluşturmadan, bir çırpıda, anında cevaplayan,
Tabir yerindeyse eşine hava atmaya çalışan, ondan daha bilgili ve üstün olduğunu kanıtlama gayretinde olan bir eşten “hoşlanmaz”.
Çünkü bazen eşlerden biri;
Bildiği, önceden okuduğu, duyduğu… Hatta eşinin de daha önceden duyduğunu ve bildiğini zannettiği herhangi bir konuda soru sorarak eşi ile arasında köprü oluşturmaya çalışır.
Bekler ki eşi ona:
“Sahiden ben de buna benzer bir şeyler duymuştum…
Onu sana söyleyen, acaba şunu kastetmiş olmasın…
Gerçekten ben de onu merak ediyordum… Doğru olabilir mi sence…” gibisinden karşılık versin ve evde eşi ile arasında karşılıklı bir sohbet havası oluşsun…
Öte yandan;
Çocuklar da çokçası aynı taktiği uygular.
Daha önce sordukları ve sizin de etraflıca yanıtladığınız bir çok soruyu…
Evde önceden defalarca gündeme gelen ve tanık olduğu diğer bazı konuları tekrar tekrar sorarak, anneleri babaları veya öğretmenleri ile iletişim kurmaya çalışırlar.
Amaçları;
“Ben de varım… Ben de bazı şeyleri biliyorum… Bu vesileyle bana başka konular daha anlatın… Ben yeni bir şeyler öğrenmek istiyorum… Benimle konuşun…” şeklinde size kapı açmaktır.
Oysa siz ne yapıyorsunuz:
“Öf be kızım… Kaçıncıya soruyorsun…
Oğlum, daha önce kaç kere anlattım…
Evladım mahsustan mı yapıyorsun bunu… Daha akşam konuştuk ya…
Sen beni imtihan mı ediyorsun bir karış aklınla… Her seferinde ayni şeyleri sorarak…” tarzında cevaplar vererek, çocuğunuzla tüm iletişim kapılarını kapatıyorsunuz.
Halbuki;
Konuyu açan, soruyu soran eşiniz de olsa çocuğunuz da olsa onun, önceden haberi olduğunu, bildiğini anladığınız o konuyu kısacık cevaplayarak, ona yeni bir beyin jimnastiği alanı açmalısınız.
Şöyle ki:
“Evet bu belki böyle ama, onun da ötesinde şöyle bir husus var…” demek suretiyle, sizinle arasında açmaya çalıştığı iletişim koridorunu genişletmelisiniz.
“Peki, sen şunu hiç duydun mu…
Ya bu konuya ne dersin…
Bir de şöyle bir soru gelir insanın aklına…” şeklinde hem ilgisini ve bilgisini ilerletmeye, genişletmeye gayret edin, hem de eşinizle ya da çocuğunuzla aranızdaki bağı, aidiyeti sağlamlaştırın.
————-