– Mesleğiniz,
– Meşgul olduğunuz konu,
– Kendinizin ve ailenizin rızkını temin etmekte olduğunuz işiniz ne olursa olsun;
• İcra ettiğiniz işin öncelik sırası size, “ailenizden” daha önemli geliyorsa, hayatta huzurlu bir konuma ulaşmanız pek mümkün olmaz.
İsterse aileniz, sadece eşiniz ve sizden ibaret olan iki kişilik bir kurum olmuş olsun.
Yani bu durumda;
– Ne işinizde, ne ailenizde, ne de çevrenizde huzuru tam teneffüs edemezsiniz.
– Mutluluğu soluklayamazsınız bile.
– Hatta, huzurun farkında bile olamazsınız.
– Mutluluk ve huzurla karşılaşsanız dahi onu tanıma gücünüz olmayabilir.
Bu konunun en çarpıcı örneğine, Sabancı ailesinin bir anısında rastladım.
Şöyle ki;
Yıllar önce, muhtemelen rahmetli sayın Özal dönemi yıllarında, Sabancı aile bireylerinin birinin röportajında okumuştum. (Nur içinde yatsın, sayın Sakıp Sabancı’nın ifadeleri olabilir).
“Mealen” deniyordu ki;
“Bize aile büyüklerimizden gelen ve bizim de çocuklarımıza vasiyet ettiğimiz konu şudur:
Örneğin, günün birinde Cumhurbaşkanı ile bir randevunuz olmuş olsun. Aynı gün aynı saatte ailenizin herhangi bir ferdinin, herhangi bir konuda size ihtiyacı çıkmış ve bunu size iletmiş olsun.
Konunun önem derecesi ne olursa olsun, Cumhurbaşkanı ile olan randevunuzu iptal edip, size ihtiyacı olan ailenizin o ferdine koşun…”.
İşte;
Babayı baba,
Anneyi anne,
Aileyi de aile yapan konu budur. Maddi ya da manevi getirisi ne olursa olsun, hiçbir konunun önemi, “aile” konusunun önüne geçemez.
İşte;
İçinde, ruhsal açıdan en sağlıklı çocukların yetişebileceği ve kişilerin barınabileceği aile modeli, tutumu ve aile anlayışı bu olsa gerek. Konu aile oldu mu, akan sular durabilmelidir.
Böyle bir aile anlayışına sahip olmanın başlangıç mantığı bizce şudur ki;
Örneğin ailenin babası, kendisine sofranın hazır olduğunu ve kendisinin beklendiğini bildiren bir çağrıya, müsait olduğu halde şöyle karşılık vermemesi gerekir:
– Siz devam edin, ben bir arkadaşa uğradım, biraz gecikeceğim.
Ya da;
Ailece çarşıda yürüyorsunuz. Bir tanıdığınızın iş yerine ayak üstü uğramak için eşinize ve çocuklarınıza şunu demeniz uygun olmaz:
– Siz devam edin, ben şu arkadaşa uğrayıp size yetişeceğim.
Bu iki örnek çok sığ ve çok sıradan ama aynı zamanda, kişide “aile” kavramının öneminin yeşerip yeşermediğine, yerleşip yerleşmediğine de işaret sayılır.
Bir tür “mihenk taşı” hükmünde diyebiliriz.
https://www.instagram.com/p/BdmjouNF-eV/?taken-by=ailecocuk