Utanca boğulmuş bir iç çocuk, evlilikte BİZ’i oluşturmaya engel olur; ilişkiyi korku, kaygı, kıskançlık, güvensizlik, keder ve öfkeyle doldurur.
İç çocuk kendini ‘önemsiz’, ‘tuhaf’, ‘değersiz’, ‘güvenilmez’, ‘sevilmeye layık olmayan’ ve ‘kimsenin ilişki kurmak istemediği biri’ olarak görür.
Kendini yalnız ve öksüz hisseder; hayatla ilgili her konuda kaygısı vardır!
Çocukluğunu yaşayamamış biri, bilinçlenme ve azimle kendini yeniden inşa edebilir. Ama bunu yapmak kolay değildir.
Tıpkı yeni bir dil öğrenmeye benzer: Çince öğrenebilirsiniz, ama azmetmeniz ve ciddi emek vermeniz gerekir.
İç çocuğu yaralanmış biri azimle kendini yeniden inşa edip olgun ve sağlıklı bir insan olabilir.
Bunu yapabilmesi için önce durumun farkına varması, sonra nereye, nasıl gideceğini bilmesi ve bilinçli bir uğraş vermesi gerekir.
Hiç de kolay olmayan bu uğraşa, ben ‘savaşçı bilinci içinde yaşamak’ diyorum.
Doğan Cüceloğlu
(Evlenmeden Önce – Sayfa 66)