Geç anladım kızım…
Meğer “keşke”lerim seni ihmal ettiğim anların kalbime saplanan oklarıymış.
Geç anladım…
Bugün yapamadığım babalığımı yarın yaparım zannetmiştim. Ne mümkün…
Meğer babalık görevim;
Sen büyüyünce değil, henüz sen bebek olduğunda, hatta annenin hamileliğinde başlıyormuş…
Bilemedim…
Başımı ne yana çevirsem seni ne kadar çok ihmal ettiğimin fotoğraflarını görüyorum.
Hatırlar mısın kızım bilmem…
Ben işten yorgun-argın gelip sofradan sonra televizyonun başına kurulunca…
Ülkemin önemli meselelerini takibe dalınca…
Evi “es” geçerek, dünyada olup biteni öğrenmeye başlayınca…
Sen sesini bir türlü bana duyuramıyordun.
Ellerinle omzuma hafifçe dokunarak, işaret yolu ile;
“Hadi gel benimle oyna” dediğinde ben, televizyonda gündemi takip ettiğim için…
Büyük işlerin peşinde olduğum için…
Senin sesine değil, sinek vızıltısına bile tahammülümün olmadığını ve seni reddettiğimi bilmem hatırlar mısın…
Hani sen kızım 5-6 yaşlarındaydın…
Hafta sonları parka, gezmeye, hep benimle çıkmak istediğinde “bahaneler” bulup seni annenle gönderdiğim zaman ve sen “isteksizce” gittiğinde bana:
“Öf baba yaaa” deyişin hala kulaklarımda çınlıyor… Sen unutmuş olsan da…
Düşünememiştim.
Zaten annenle bütün gün birlikte olduğunu…
Kız çocuklarının dış dünyayı baba gözüyle tanımak istediklerini…
Nereden bilebilirdim;
Senin henüz çocuk yaşındayken erkeklerin dünyasını bir erkek vasıtasıyla anlamaya çalıştığını…
Senin böyle davranmaktaki o an senin bile bilemediğin amacının ileride evleneceğin erkeği “seçmek” olduğunu…
Cahillik işte…
Ben hiç unutmadım ki kızım, okul dönüşü kolumu çekiştire çekiştire;
“Baba gel seninle şurada karşılıklı dondurma yiyelim” diye yalvarışını…
Olmaz-mış, ayıp-mış…
Boyunca kızıyla adam dondurma mı yermiş…
Meğer kızım ben hep senin “yarınlarını” çalıyormuşum…
Öte yandan;
Kırlara gitmeyi ve seninle birlikte rengarenk çiçeklerden demet demet toplamayı…
Börtü böceği avucuma alıp incelemeyi…
İp atlamayı, çember çevirmeyi “çocukça işler” zannetmiştim…
Evet, unutmuştum…
Sen bir çocuktun.
Ne çare ki kızım;
Evin içindeki yetişkinler, zamanında kendi çocukluklarını yaşayamadıkları için; çocuklarının da çocukluklarını yaşamalarına hep “engel” olurlarmış.
Ben senin benim tarafımdan ihmal edilmiş olmandan dolayı kalbinde kopan fırtınaları artık çok iyi tanıyorum.
Ama sen…
Benim seni ihmal ettiğimden dolayı içimdeki sızının bir “yaraya” dönüştüğünü bilmem bilebilir misin…