Çocuğun dünyasında, öğrenme, bilme, araştırma konularında öteleme, erteleme, savsaklama yoktur.
Söz gelimi;
– Dur şimdi, sonra anlatırsın.
– Kafam çok meşgul, seni dinleyemem.
– Şimdi dursun, sonra düşünürüm.
– Bir ara bakarım.
– Sonra öğrenirim.
– Lazım değil, anlatma.
– Şu anda ilgimi çekmiyor.
– Öğrenmesem de olur…gibi, yetişkinleri öğrenmekten, anlamaktan, bilmekten uzak tutan “sanal sebepler” yoktur. Onun uyduruk mazeretlerle işi olmaz.
Çocuğun her anı, her işi, her bakışı, her dinleyişi, her yürüyüşü, her düşünüşü “öğrenme” amaçlıdır.
Tek işi vardır: Öğrenmek.
Tek amacı vardır: Merak etmek.
Tek hedefi vardır: Gerçekleştirmek.
Bir şey öğrenmek, bir şeyler duymak için daldan dala atladığında ebeveyninden aldığı ilk uyarılar genellikle şöyle olmaktadır:
– Ne kadar sabırsızsın böyle.
– Beklemek bilmez misin sen?
– Sus dedikse, sus.
– Her şeyi merak edip durmasana.
– Yeter ama, söyletme beni…vs.
Bu tür bir yaklaşımla çocuğa ne demek istediğimizi, ya da çocuğun bu tavrımızdan ne anladığını öğrenmek ister misiniz?
Şunu anlıyor çocuk:
– Şu anda öğrenmesen de olur.
– Sonra öğrenirsin.
– Anlamasan da olur.
– Bilmene gerek yok.
Sonra neler oluyor, onu da merak ediyor musunuz?
– Kitap okumak istemeyen,
– Öğrenme çabası olmayan,
– Okulla arası bozuk olan,
– Soru sormayan,
– Söz dinlemeye, nasihat duymaya tahammülü olmayan bir aslan parçasına sahip oluyoruz.
Öte yandan şayet biz yetişkinler;
Tıpkı bir çocuk gibi “her an” öğrenme, bilme çabası içinde olabilsek, dünya bir yana; sanırız kainat bize dar gelirdi.
Oysa bugünkü üşengeç, vurdumduymaz, tembel halimizle önümüzü görmekten aciz kalabiliyoruz.
Yarının başımıza açacağı işlerden haberimiz olmuyor.
Çünkü, öğrenme ve merak isimli dükkanımız, çoğu zaman kapalı.
Dr. Yaşar Kuru