Bir annenin gerek eşi tarafından, gerekse annesi babası tarafından yetersiz bırakılması, yalnızlığa adeta terk edilmesi önce kendisi, sonra çocukları, daha sonra da aile için kıyamet alameti sayılır.
Çocuk;
Her zaman mutlu olmaz.
Her zaman başarılı da olmaz.
Hatta her zaman mutlu ve başarılı olması, her zaman düzenli ve tertipli olması çoğu kez, ruh dünyasında bazı sorunların var olduğuna işaret de olabilir.
– “Bak bak işte, gördünüz mü? Koskoca çekmeceyi açık unuttu yine”, diyen bir annenin evinde misafiriz.
Gerçekten de on yaşlarında çocuk, bir ara öbür odadan koşarak geldi.
Oturduğumuz odada bulunan genişçe bir çekmeceyi çekti, içinden bir şey aldı ve hızla odadan çıktı.
Annesi, onun o açık bıraktığı çekmeceye takıldı.
“Olabilir”, diyecek oldum, “Sadece o mu?” diyerek söze başladı:
– Kapı hocam kapı… Ne için yapılmıştır? Kapatılmak için değil mi? Ama bizim evin kapıları ise her nedense açık bırakılmak için yapılmış…
Yaklaşık 2 saatlik misafirliğimizde bu anne çocuğu hakkında 10 dan fazla şikayette bulundu. Biri hariç hepsi de gereksizdi. Hatta çocuk tarafından yapılması çok normal tavırlardı.
Kendisine eşinin akşamları eve kaçta geldiğini sordum:
– En erken 21-22 gibi, dedi… İşi öyle gerektiriyormuş. Devam ettik:
– Anneniz babanız sağ mı?
– Sağ sayılır.
– Sayılır ne demek?
– Pek konuşmuyoruz. Aramız iyi değil. Hele annemle hiç değil. Ta evlendiğimden beri. Arada bir öylesine görüşürüz.
– Nerede yaşıyorlar?
– Burada. Aynı semtte sayılırız. Az ileride.
Bize göre bu anne, travmayı ucuz atlatıyor. Ama şimdilik.
Siz aynı durumla bir çocuğu karşı karşıya bırakın, kapıları açık değil, yerinde bulamazsınız. Ya da çocuğu.
Gerçi bu ailenin çocuğu da o hale dönüşmeye mecbur bırakılmış.
Annesi onunla doğru dürüst konuşmuyor. Babası eve çocuklar yatınca geliyor.
Böyle giderse muhtemelen 6-7 yıl sonra çocuğun da onlar hakkında:
– “Ailem mi? Buralarda bir yerde oturuyor. Az ileride. Ama ben onlarla arada bir görüşürüm”, dememesine bir sebep kalmamış olabilir.